Çeviri tarihi

Çeviri tarihi

17.06.2021

Çeviri tarihi
Çeviri gereksinimi, insanlık tarihinde farklı dillerin oluşmasıyla birlikte başlamıştır. Dillerin 100.000 yıl önce ortaya çıktığı, yazının bundan yaklaşık 5.000 yıl önce bulunduğu düşünülürse çevirinin oldukça eskilere dayandığı söylenebilir.

Sözlü çeviri çok daha eskiye dayansa bile ilk yazılı çeviri örneklerine Sümerlere ait tabletlerde rastlanır. Farklı dillere sahip toplumlar arasında yapılan resmi antlaşmaların farklı iki ya da daha fazla dilde yazılı olarak tespit etme gereksinimi ilk çeviri örneklerinin ortaya çıkmasına yol açmıştır.

Çeviri, bir dilden başka bir dile yapılan aktarma işinin adıdır. Her çeviri işleminde kendisinden aktarma yapılan ve kendisine aktarma yapılan iki dil söz konusudur. Çeviri, sözcüğüne, tek sözcük atlamadan yapılabileceği gibi, bir cümlenin genel anlamını yaklaşık olarak aktaracak biçimde de yapılabilir. İki durumda da gerçek çeviriden söz edilemez. Her dilin kendine özgü bir düzeni olduğuna, hiçbir dil bir başkasıyla çakışmayacağına göre sözcük sözcük çeviri yapmak, aktarma yapılan dile ters düşebileceği gibi, aktarma yapılan dildeki anlamın verilememesine de yol açar. İkinci durumdaysa anlamın tam değil, eksik bir çevirisi yapılıyor demektir. Buna göre gerçek çeviri, aktarılan cümlenin anlamını elden geldiğince eksiksiz biçimde vermekle olasıdır. Çağdaş çeviribilimde bu, dilin değil, sözün, başka deyişle dil kullanımının aktarımı olarak tanımlanmaktadır. Bilimsel yapıtların çevirisinde ise metne bağlılık, teknik düzeydeki çevirilerde de metnin her sözcüğünü karşılayacak söz kalıpları ve terimler kullanmak gerekir.

Çeviriyi geliştiren ikinci önemli gereksinim ise dinsel metinlerin başka dillere aktarılma isteğidir. Örneğin, 72 çevirmen tarafından 72 günde bitirildiği rivayet edilen Septuaginta, İbraniceden Eski Yunancaya Eski Antlaşma çevirisi, milattan önce 247 yılında ortaya çıkmıştır. Mısır hiyerogliflerin çözülmesinde önemli bir role sahip Rosetta Taşında ise (M.Ö. 196) aynı metin hem Mısırca hem de Eski Yunanca olarak yer almaktadır.

Orta Çağda çeviri faaliyetleri genel olarak kiliselerle ve İncil'le sınırlı kalırken, 9. ve 10. yüzyıllarda Bağdat önemli bir çeviri merkezidir. Bu yıllarda Eski Yunanca metinler Arapçaya çevrilmiş ve bilimleri gelişmesine katkı sağlamıştır. Avrupalıların Eski Yunan metinlerini keşfi bu Arapça metinler sayesinde olmuş, daha sonra bu metinler Toledo Okulu tarafından Arapçadan Latinceye ve özellikle İspanyolcaya aktarılmıştır. Avrupalılar Orta Çağın karanlığından sonra Eski Yunanca metinlerle bu sayede tanışmışlardır.

Özellikle matbaanın keşfinden (~1450 yılı) sonra çeviri çalışmaları hız kazanmış, Reformasyonun etkisiyle de Latince metinler başta Almanca olmak üzere hızla yerel dillere aktarılmıştır. Çeviribilim ve çeviri tarihi açısından Martin Luther'in yaptığı İncil çevirisi ile çevirinin nasıl olması gerektiği konusundaki düşünceleri oldukça önemlidir.

Çeviri çalışmalarının yeni bir ivme kazandığı dönem de 19. yüzyılda Romantik akımla birlikte görülmektedir. Aynı dönemde çevrinin ne olduğu ve nasıl yapılması gerektiği konusundaki çalışmalar da yoğunlaşır.

20. yüzyılla birlikte sanayi devrimi ve sonrasındaki uluslararası ilişkilerin artışıyla birlikte özellikle teknik metin çevirilerinde (özel alan çevirisi) artış görülmüştür. İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşanan Soğuk Savaş dönemi ise makineli çeviriyle çeviriye yeni bir boyut kazandırmıştır. Yine aynı dönemde çeviri sürecini ve çeviri ürününün özelliklerini araştıran çeviribilim bağımsız bir bilim alanı olarak şekillenmiştir.